Her geçen gün kendini geliştirerek bizleri de şaşkınlığa uğratan yapay zekâ hakkında soru işaretleri bitmiyor.
Bunlardan birisi de Nobel ödülü kazanıp kazanamayacağı. Böyle bir şey mümkün olabilir mi?
Bazı bilim insanları, yapay zekânın 2050’ye kadar Nobel Ödülü kazanacak bir bilim insanı yaratma hedefinde olduğunu savunuyor.
Ross King ve ekibi, 2009’da “Robot bilim insanı Adem”i tanıtarak bu alandaki çalışmalara öncülük etti. Adem, bağımsız olarak bilimsel araştırmalar yapabilen bir yapay zekâ örneği olarak mayanın iç yapısında daha önce bilinmeyen genlerin işlevini keşfetti. Bunun yanında Havva adında bir diğer robot bilim insanı daha tasarlandı. Bu robot da sıtma gibi tropikal hastalıklar için potansiyel ilaçlar üzerinde çalıştı.
Tüm bunlar ne demek? Robotların da artık “insan işi” olarak görülen şeyleri kolaylıkla yapabiliyor olmaları demek.
Google’ın DeepMind tarafından geliştirilen AlphaFold da proteinlerin üç boyutlu yapısını belirleme konusundaki hesaplamalar gerçekleştirdi.
AlphaFold’un, insanların başaramayacağı hesaplamaları gerçekleştirebildiği belirtilirken yapay zekânın büyük veri yığınlarını analiz etme konusundaki yetenekleri de vurgulanıyor. Ancak bilim insanlarına göre yapay zekânın Nobel kazanması için öncelikle “büyük resmi” anlaması gerekiyor. Nobel Ödülü, sadece doğru sonuçlar elde etmekle değil, aynı zamanda bu sonuçların bilimsel ve toplumsal bağlamda ne anlama geldiğiyle de ilgili.
Şu anki yapay zekâ sistemleri, veriyi analiz etme ve sonuçlar çıkarma konusunda oldukça başarılı olsa bile bu süreçteki yorumlama ve anlayış eksikliği, Nobel gibi prestijli bir ödül için yeterli olmaktan uzak.
Bilim insanlarının yapay zekâ ile iş birliği içinde yürüttüğü çalışmalar, insan yaratıcılığı ve sezgisi ile birleşmediği sürece yapay zekânın tek başına bir Nobel kazanma potansiyeli sınırlı görünüyor.